MUTLULUĞUN FORMÜLÜ

İnsan hayatının temelinde mutlu olma çabası yatmaktadır. İnsan yaptığı davranışlarının tümünü mutluluğu elde etmek için ortaya koyar. Sabah o sıcacık yatağından maaş günü istediği şeyi elde etme dürtüsü sayesinde uyanır. Okul okuyan bir öğrenci mezun olup işinin elde edip mutlu olacağını düşündüğü için sıkı sıkıya çalışır ya da tam tersi de olabilir bir birey asıl mutluluğun hiçbir şeyi takmadan hayatına devam etmek olduğunu düşündüğü için sadece yaşamaya odaklanır. Yani mutluluğun formülü her bireyin kendi iç dünyasının izlerini taşır ve değişkenlik gösterir. Aristoteles diyor ki mutluluğun formülü insanın ne yapmak istediğini bilmesidir. Yani öncelikli iş insanın kendisine “Nasıl Yaşamalıyız?” sorusunu sorup bunun cevabını kendi iç dünyasından yola çıkarak bulmaya çalışmasıyla başlar. Her dönemde olduğu gibi yaşadığımız çağda da belli sıkıntılar sonucu insan mutsuzluğa düşer ve kendi hayatında bir kayboluş dönemi yaşar. Bundandır ki insanlar yaşamını anlamlandırmak ve kendine bir yol çizmek için kişisel gelişim kitaplarına, psikologlara ya da çevresinde güvendiği kişilere danışmayı tercih ederler. Peki! İnsan neden mutluluğu kaybeder, gerçekten çağın zorlukları mı insanı buna iter yoksa çağın insanları mı? İkisi arasında çok fark vardır. Çünkü zorluklar her dönemde vardır hiçbir dönem kolay ve refah içinde atlatılmamıştır. Ancak her sıkıntı elbet bir gün biter. Ancak her yeniçağda insanlar da değişmektedir ve savundukları, istekleri ve arzuları buna göre şekillenmektedir. Örneğin çağımızda sosyal meydanın çağı ele geçirmesi sonucu toplu bir ben en iyisiyim yarışı başlamış. İnsanlar o en iyisi kategorisinde olduklarında mutlu olacaklarını asıl mutluluğu yakalayacaklarını zannetmeye başlar. Ancak bu bir bilgisayar oyunu gibi her ulaştığın yerden sonra yeni bir bölüm atlamak zorundayızdır bu isteklerin ardı arkası kesilmez. Bir süre sonra insan durup baktığında etrafından ona ait olmaya birden çok benliği görür ve bu benlikler içinde asıl benliğini kaybetmiş olur. İnsan hayatın istek ve arzularına göre değil de hayatı kendi istek ve arzularına göre düzenlemeye ve yaşamaya başlarsa insanlar arasında bir yarış olmaz. Çünkü herkes kendi mutluluğu için gerekli olan nedene sarılır ve kendine sorduğu “Nasıl Yaşamalıyım?” sorusunu kendi kendine sorup sadece kendi düşünceleriyle cevaplamaya başlar. Her insan kendi iç dünyasında bir yolculuğa çıkmalıdır. Kendi benliğini bulup o saklandığı yerden ona sarılarak çıkarması gerekir. İnsan çevresine, hayata, geleceğe dönmeden önce kendi kendine dönmeli ve kendi kendini tanımalıdır. Kendini tanımayan bir insan hiçbir zaman gerçek manada ne istediğini bilemez sadece etrafında görmüş olduğu anlayışları kendi düşünceleriymiş gibi hayatını şekillendirmeye çalışır ve bunun sonucunda da onu kaçınılmaz bir mutsuzluk bekler. Mutluluğun formülü ne kitaplarda yazılır ne de insanların dudaklarından, yaşantılarından dökülür. Mutluluğun formülü kendi içimize olan dönüşte saklıdır.

Yorum bırakın