HİÇ

İnsanın iç hali değişmedikten sonra nereye gittiğinin hatta nerede olduğunun da pek bi önemi yokmuş. Bazen ‘iyiyim’ sanırsın, düzeldiğini düşünürsün ta ki kendini o uçurumda bulana dek. Uçurum diyorum ama kendimi atsam aşağı nereye çakılırım bilemiyorum. Uçsuz bucaksız bir uçurum benimkisi; kimsenin doldurmaya gücü yetemeyeceği kör bir dehliz. Sanki doğduğum günden beri hep o muallaktayım ben. Hep bir şeyler safsatalı olmuş şu ruy-i zeminde. Bana bir pay bırakmamış gibi. İnsan ebediyete müptelaymış ya ondandır belki de bu ahvalim. Hep bir süreklilik arıyor her amelde. Seviyorsa dibine kadar sevmek istiyor, seviliyorsa da öyle. Ama bakıyorum bir yerde bir şeyler hep yarım kalıyor başka bir şeyi tamamlama adına. Dünyaydı ya burası tamamlama yeri değildi. Buraya gelen işlerini hep yarım bırakıp öyle giderdi. “Daha şunu da yapacaktım.” halbukileri olur ömrüne ölüm biçilen mevtanın. Üzerimize ‘ölümlü’ damgası vurulmuştu bir kere. Artık bu libası çıkarmak imkânsızdı. Boyun büktük kadere, el pençe divan durduk huzur-u uluhiyette. “Amenna ve saddakna!” dedik işittik itaat ettik her türlü görünene görünmeyene. Tevekkül ettik “Vardır bunda da bir hayır.” diyerek teslim olduk. Zira yapabileceğimiz en iyi şey buydu.

Faniydi ya insan yapacağı işler de sınırlıydı. Göreceliydi nazar ettiği her bir suret. İdraki bile bir yerden sonra işlemiyordu ki “Aklım almıyor!” cümlesini kullanmak zorunda kalıyordu. Hâsılı kulduk, acizdik, muhtaçtık; ruh sonsuzluğu arzulasa da beden ve madde itibarıyla olan her bir nesnenin bir sonu vardı. Devamı yoktu, raflara konan malzemelerin üzerinde yazdığı tarih gibi bir ömür biçilmişti eşya denen en basit varlığa. Tıpkı bize biçilen ömür gibi. Var olduğumuz zamanların yoğu olacağız belli bir vakit sonra. Adımızın zihinlerde bile kalmadığı, olaylarda dahi dem vurulmayan, yitip giden bir yolcu olacağız. Sessiz sedasız biteceğiz herkesin içinde. Yok olacağız; bir gün dünyanın da yok olacağı bu çekirdekte. Hiç olacağız içten içe. Belki o zaman bir zerre iken kürreye kalbedecek biz acizleri Kadir-i Azimüşşan. Değil mi ki bu koca deveran âlem onun tasarrufunda aynen öyle de biz mahlukatlar onun hâfiliği idaresindeyiz. Bundan sebep hüsn-ü zan ile bakıyorum O’nun o sonsuz merhamet deryasına. Boyanmak istiyorum içimdeki bu kaygı dolu korkulardan sıyrılarak O’nun şefkatine. Ve diyorum acz ile, aşk ile “ALLAH!”

HİÇ” için bir yanıt

Yorum bırakın